Kitaplar


Nil Gün (“Sünnet” kitabının yazarı) ile röportaj

- Yıllar sonra neden sünnet konusunda araştırma yapmaya karar verdiniz?

– Sağlıklı bir insanın bedeninin bir parçasının kesilmesi fikri beni rahatsız ediyordu. Neden sağlıklı bir insanın bir parçası kesiliyor, diye düşünüp araştırmaya başladım.


– Nil Hanım neye dayanarak bu kitabı yazdınız ve sünnete neden karşısınız?

- Ben araştırmacı yazarım. Sünnet konusunu ele almamın doğrudan kişisel bir sebebi yok. Sünnet epeydir kafamı kurcalayan bir konuydu. “Neden bütün sağlıklı doğan bir çocuk kesilir?” diye soruyordum… Doğa hata yapmaz, Tanrı hata yapmaz ve en iyisini yaratır… O zaman sapasağlam doğmuş bir çocuğun neden sünnet edildiğini anlayamadım ve sorgulamaya başladım. 


-Bu sorgulamadan da sünnetin yanlış ve yalanlara dayalı olduğu sonucuna mı ulaştınız? 

-Evet. Sünnetin sağlığa büyük zararları var… Kesilen sadece işe yaramaz bir deri parçası değil. O kesilen parça, içinde sinir uçlarının, kan damarlarının, salgı bezlerinin bulunduğu bir mekanizma. O işe yaramaz diye kesilen deri parçasının koruyucu görevi ve cinsel işlevi var. Sünnet olduktan sonra bir çok alanda erkek zarar görüyor. 6 bin yıllık bir gelenek bu.

-Nil Hanım siz sünnet tamamen cehaletten ortaya çıkmış bir şeydir mi demek istiyorsunuz?

-Evet. Ve tamamen yalanlar üzerine kurulmuş bir olgudur.

-Sünnet cinsel hazzı azaltıyor mu?

-Üst deri cinsel hazzı artırır. Sünnetle birlikte erkeğin cinsel hazzı yüzde 51 ile yüzde 80 arasında azalıyor. Kadınların cinsel hazzını da azaltıyor.

-Bunları neye bağlı olarak söylüyorsunuz?

-Tıbbi makalelere. Sünnet için yığınla sağlık mazereti bulunur ama geçerli bir tıbbi kanıt yoktur. Üst derinin bir işlevinin olmadığı söylenir, bu yanlış bir bilgi. Üst derinin hem koruyucu işlevi var hem de duyarlılık artırıcı özelliği var.

-Sünneti doktorlar yapıyor artık. Doktorların bugüne kadar bu konuda sesinin çıkmaması garip değil mi?

-Uzmanlık alanı var mı bu konuyla ilgili? Hayır yok. Çocuk cerrahları özel olarak sünnetle ilgili eğitim alıyor mu? Almıyor. Türkiye’de hem sünnetçilerden hem de doktorların yaptığı hatalardan dolayı sorun yaşayan çok erkek var.

-Mısır’da kız çocuklarının sünnet edildiğini hatırlatıyorsunuz. Herkes kitabınızı okumadı. Burada da anlatır mısınız, sizce Mısır’da kızlara yapılan sünnetle, yaygın olarak yapılan erkek sünnetinin arasında fark yok mu?

-Kadın sünneti yapıldığı ülkelerde din ve sağlık gerekçeleriyle yapılıyor. İlk önce şunu söyleyim, Türkiye’de dini inançları kuvvetli olmayan aileler de çocuklarını adetler gereği sorgulamadan sünnet yaptırıyor. Kuran sünnetten hiç bahsetmiyor. Peygamberimiz sünnetli değildir.

-Sünnet için çok büyük bir gelir değil mi? 

Sünnet başına 100 dolardan başlayan fiyatlar. Ayrıca sünnet derisini ilaç sanayine satıyorlar ve yanıklarda kullanmak üzere yara bantları yapılıyor o derilerden. Korkunç büyük ciroları var. Tek başına bir bebeğin sünnet derisinden ortalama 750 bin dolarlık taze hücre üretiliyor. Kozmetik sanayinde de kullanılıyor.



Kaan Göktaş( “Oldu da Bitti Maaşallah” kitabının yazarı) ile röportaj

-Önce okurlarımız için bunu soralım: Siz sünnet oldunuz mu? Olduysanız, sizin için nasıl bir tecrübe olduğunu anlatır mısınız?

-Ben her anlamda sünnetsizim.

-“İslamda sünnet yoktur” diye iddia ediyor ve kitabınızda bunu Kuran’a, ayetlere başvurarak detaylıca anlatıyorsunuz. Din ve geleneğin birbirine karıştırıldığını mı düşünüyorsunuz? 

-İslam’da sünnet yoktur. Hatta Muhammed Peygamber’in kendisi de sünnet olmamıştır. İlk Müslümanların, örneğin Ebu Bekir’in, Osman’ın, Ömer’in, Hamza’nın, Ali’nin, Bilal-i Habeşi’nin hiç birinin sünnet olduğuna dair en ufak bir rivayet bile kayıtlı değildir. Muhammed Peygamber kendi oğlu ve torunları dahil, kimseyi sünnet ettirmemiştir.

-Bu kitabı yazmak nereden aklınıza geldi?

-Sünneti yazdım çünkü Türkiye’de on milyonlarca insanın gözünü kırpmadan tereddütsüz katıldığı ve bugüne kadar üzerinde en ufak bir tartışma bile yaşanmamış başka bir uygulama yok. Bugün bir çok şey rahatça tartışılıp konuşulabilirken, hatta dünün en büyük siyasi tabuları bile masaya yatırılabilirken, en aydın kesimler bile sünneti sorgulamıyor. Bu bana garip geldi. Oldum olası severim uçlarda dolaşmayı. İşin açığı bakir bir alan olduğu için ilk ben değinmek istedim.

-Sünnetin tıbbi açıdan da gereksiz olduğunu, hatta sünnetin tıp için karlı bir sektörün olduğunu yazıyorsunuz. Bunu okurlarımız için kısaca özetler misiniz?

-Sünnetin tıbbi açıdan hiç bir faydası yoktur. Hatta hiç bir gerekliliği de yoktur. Bugün dünya üzerinde milyarlarca sünnetsiz erkek yaşıyor ve sünnet olmadığı için sakatlanana ya da ölene rastlanmamıştır. Ancak sünnet olduğu için -enfeksiyon kaparak ya da yanlış sünnet sonucu vs.- sakat kalan hatta ölenler var. Sünnet bugün başlı başına bir rant pastasıdır. Hastanesinden kıyafetine, düğününden eğlencesine kadar bir sünnet ekonomisi var. Herhangi bir özel klinikte çok basit bir sünnet operasyonunun kaç paraya yapıldığını sorun.

-Sünnetin hem çocuk hem de insan ve hasta haklarına ayrıca da tıp etiğinin temel ilkelerine aykırı olduğunu düşünüyorsunuz. Neden?

-Düşünmüyorum, böyle olduğunu SÖYLÜYORUM. Bir insanın, vücudunun sağlıklı bir parçasını, ona sormadan, din ya da gelenek bahanesiyle geri dönülemez bir biçimde kesip yok edemezsiniz. Yaşı kaç olursa olsun, eğer ortada hayati tehlike ya da ciddi bir tedavi söz konusu değilse, bir insanın vücut bütünlüğünü bozamazsınız. Hipokrat Yemini bile “Önce zarar verme!” der.

-Tüm bu hakların ihlallerini İslam dünyasının göz ardı etmesinin nedeni nedir sizce?  

-Aklını kullanmamak, sorgulamamak, düşünmemek. 1400 yıldır İslam dünyasının tek sorunu budur. Müslümanların da tek sorunu budur. Bu yüzden Batı medeniyeti on yıl öncesinden planlayıp, on yıl sonra kuyruklu yıldıza uzay aracı indirirken, bizimkiler hala sakız çiğnemenin orucu bozup bozmayacağını tartışır. İnsanın, Allah tarafından yaratıldığına inanıyorsak sünneti kabul ederek onun yarattığına karşı çıkıyorsunuz. Eğer evrimsel açıdan bakıyorsak da insan en mükemmele doğru evrimleştiği için sünnet derisi milyarlarca yıldır insanın doğal ve yaşayan canlı bir parçasıdır. Kur’an, açıkça “İnsanı en mükemmel şekilde yarattım. Benim yarattığımın üzerinde değişiklik olmaz” diyor.

-Olayın hukuki boyutunu da ele aldınız. Ama çocuklarını sünnet ettiren aileler ebeveyn hakkından bahseder… 

-Bir insanın bedeninde kalıcı bir hasar bırakmak söz konusu olduğunda ebeveyn hakkından bahsedilemez. Hayati müdahale olmadığı sürece bir kere hasta haklarında ‘tedaviyi reddetmek’ vardır. Ama sünnette herhangi bir sağlık gerekçesi yok. Burada bir çocuğun rızasını almadan, tamamen kendi inançları referans alarak sünnet etmek istiyorsun. Nüfus kâğıdına Müslüman yazdırıyorsun. Tamam, onu sildirebilir. Ama sünneti geri getiremezsin. Ben Sağlık Bakanlığı’na dilekçe yazdım “bu hasta haklarına aykırı değil midir” diye sordum. Tek bir cümleyle cevap geldi: “Hayır değildir” dediler.

-Sünnetin psikolojik etkileriyle ilgili yaptığınız araştırmalarda ulaştığınız sonuçlar nedir?

-Hem psikologların hem de hekimlerin bu konu hakkında görüşleri var. Bir kere çocuğa karşı zor kullanıyorsun, ona acı çektiriyorsun. Yaptığın yaşa bağlı olarak da bir travmaya neden oluyorsun. Çocuk için o yaşlarda cinsel organ çok önemlidir. Ancak sen onu cezalandırır gibi kesiyorsun.

-Peki, hekimlerin bu görüşüne göre sünnetin cinsel hayatı nasıl etkiliyor?

-Pek çok doktorun görüşü olumsuz olarak etkilediği yönünde. Sünnetin cinsel ilişkiden alınan hissi azalttığı, körelttiği yönünde bir düşünce söz konusu. Ayrıca psikolojik travmanın etkisiyle ileride cinsel bozukluklara yol açıldığı da savunuluyor.

-Sağlık için gereği, hastalıklardan koruması konularında neler buldunuz araştırmalarınız da?

-Sünnetin tıbbi açıdan gerekli olduğu yalandır. Sünnet derisi insan vücudunun işlev gören, sağlıklı, yaşayan bir kısmıdır. Görevi penisi korumaktır. Bu kısmı yok ettiğiniz zaman geriye hissiz ve savunmasız bir organ kalır. Hijyen açısından gerekli olduğu yalandır, çünkü sünnet derisi kendi ürettiği mukozamsı bir sıvıyla penisi korur. Üstelik asgari hijyen koşullarının kolay ulaşılabildiği bir dünyada, “temizlik” bahanesi çok ilkel. Hastalıkları önlediği iddiası yalandır. AIDS ile sünnet arasın da bağ kurmaya çalışılsa da AIDS kanla ya da vücut sıvılarıyla bulaşır, önlemenin yolu bilinçlenmekten ve korunmaktan geçer. “Sünnet olanlar ileride penis kanseri vb. hastalıklara yakalanmaz” denilir; buda yalandır. Kanserle sünnet derisi arasında bir bağ yoktur. Üstelik önleyici tıp bu değildir. Bu uzmanların mantığıyla hareket edersek ileride patlamasın diye apandisiti şişmesin diye bademcikleri kesip almak gerekir. Oysa bunların hepsi, insan vücudunun sağlıklı ve gerekli birer parçasıdır.

-Sünnet olmamış erkek çocuklar yetişkin olduklarında toplumsal dışlanmaya maruz kalırlar mı, kendilerini ötekileştirilmiş hissederler mi?

-Senden olmayanı dışlamak, ötekileştirmek toplumsal bir hastalıktır. Penisi için dışlamazsa saç rengi için, kaşı için, gözü için, küpesi için, giyimi için dışlar…

-Çocuk psikolojisi açısından sünnetin etkileri neler?

-Sünnet hadım edilmenin yumuşatılmış şeklidir. Her erkek çocuk, bilinçaltında hadım edilme korkusu taşır. Çocukları sünnet ederek onların bu “hadım edilme” korkularını harekete geçiriyorsunuz. Çok önem verdikleri, yeni keşfetmeye başladıkları cinsel organlarını yaralıyorsunuz, acı çektiriyorsunuz. Erken boşalma başta olmak üzere birçok seksüel bozukluğun ve parafilinin temelinde sünnet travması yatar.

-Yenidoğan sünneti travma yaratır mı? 
-YENİDOĞAN sünneti sanıldığı gibi "insaflı" bir yöntem değildir. Aksine küçük bebekler acıyı daha yoğun ve daha çok hissederler.

Kaynaklar:
1 - http://www.gazetevatan.com/–sunnet-ticari-amacli–ustelik-cinsel-hazzi-azaltiyor–55941-roportajlar/
2 - http://alternatifanne.com/oldu-da-bitti-masallah/
3 - http://www.aksam.com.tr/pazar/sunnet-dini-bir-emir-degil-midir/haber-218458
4 - http://www.hthayat.com/anne-ve-cocuk/saglik/haber/1015480-sunnet-gereklilik-mi-gelenek-mi
5 - http://www.haberturk.com/yazarlar/damla-celiktaban-2250/865520-sunnet-gereklilik-mi-gelenek-mi
6 - http://www.radikal.com.tr/kitap/sunnet-tartismasi-857247/